
Bana nasıl tahammül ediyorsun? Neden vazgeçmiyorsun aynı kuyuya inip inip beni çıkarmaktan her gün? Bak ben kendi yazdıklarını bile ikinci kez okumaya tahammül edemeyen bir adamın. Tiksiniyorum her bir kelimememden. Nasıl tahammül ediyorsun bilmiyorum bencilliklerime. Bir değil ki.
Canım biraz da bu yüzden yanıyor sanırım. Anlamıyorum. Anlayamıyorum. En çok da benim için harcadığın zamana, hayatına, o yanımda duruşlarına yanıyor canım. Ne yapmış olabilirim bunu hak edecek. Olduğunu düşündüğüm adam değilim ben. Buna değecek hiçbir çaban değilim ben. Benim yüzümden tükendiğini görmek… Bak bir kere yaşıyoruz. Sadece bir. Dünümüz kadar varız, yarını görebiliyorsak kârdayız. Kaç kere yalvardım bilmiyorum. Hiçbir hayat değmez bu varoluşsal kaygılara. Tüm mutluluk arayışlarını boşa çıkardığım için yanıyor canım en çok da.
Keşke, diyorum, fark edebilsen. Yürüyüp gitsen bir gün. Gidip de başkalarına ‘ben hayatımı bunun için boşa harcadım. Şimdi yeniden başladım.’ desen bir gün. Kendim için daha fazla üzülemem ama sen keşke kendin için, olduğun dünyaüstü varlık için mutlu olsan, yine bir gün. Ben kendimi öperim aynalarımdan, aynalardaki suretimi suretinle süsleyerek. Sen nasıl mutlu olacaksan hani.
Beni kendimle yüzleştirme artık. Hiç halim kalmadı. Art niyetim kalmadı. Benim hakkettiğimden daha fazlasını isteyecek yüzüm kalmadı.