
Sanki sana ormanda ateş yakmak yasak değilmiş gibi girdin ağaçların arasına. En sevdiğin oyun saklanbaçtı ama yakardın koca bir ormanı acımadan, aradıklarını bulamadığında. Bu kararlılığın peşinden sürüklenmiştim hani.
Gökdelenlerin arasında oturup kahve içtiğimiz günden kalma bugün güneşin batışı. Ufuk çizgisi senin renklerine bulanmış sanki. Yapabileceklerini biliyordum ama ben hiç bana bu kadarını yapabileceğini düşünmemiştim. Her türlü kalp ağrısını bir kenara bıraksam bile şimdi, durduramıyorum gökdelenlerin birbiri ardına devrilmesini. Daha kötüsü, bir daha yazmayacaktım sana tek bir hece bile. Birbiri ardına çağrıyor kelimerim seni.
Sanki sana yasak değildi, insanların arka bahçelerine salıncak kurmak. Saçlarını bir gün benim için açık bırak. Sana göre değil birinin iznini almak, yine o birilerinin hayatına girerken. Gökdelenlerin arasında oturup kahve içtiğimiz günden kalma havanın kokusu.
Çok fazlası. Anısı çok ruhumda. Seni unutmak benim meselem değil ama salıncaklara kuş yemi astım geçtiğimiz hafta. Güzeldin yakarken ormanları, devirirken gökdelenleri. Unutmak benim meselem değildi.
Merak ediyorum sadece -böyle zamanlarda yalnız- sen nasıl özlüyorsun beni?