
Yine birgün anlamsızca bir ileri bir geri giderken buldum yelkovanı. Keşke dedim, bu saatin pili bittiğinde zaman da dursaydı, yeni pil takılıncaya kadar. Komik. Saatlerle zamanı yönettiğimizi düşünüyoruz ama asıl olan zamanı anlamanın yanına bile yaklaşamıyoruz.
Mesela ben dün dolapta küflenen peynir için zamanı suçlasaydım kim nasıl karşı gelebilirdi ki? Kaçırdığım her bir otobüs için, kaçırdığım her bir aşk için ve de kaçırdığım aklım için suçlasam zamanı. Abartsam, abartsam da dava etsem zamanı, babam benimle mahkeme salonunda gurur duyar mıydı?
En çok üzüldüğüm şey ise bile bile böyle oluşum. Bile bile kahve değirmenlerinde neredeyse yanana kadar kavruluşum..
Bundan bir beş yıl sonra, hayat bu ne getirir bilinmez, bir anım olacaktır illaki az biraz mutlu olduğum. Bugün harcadığım zamanı suçlayacağım o zaman geç kalınmışlıklarım için. Geri gelmediği için. Sebepsiz yere kalbini kırdığım yelkovan için.
Zamanı yerin dibine sokacağım o gün çünkü kim ne diyebilir ki?