
Kişiselleştirmeyelim derken eline yüzüne bulaştırmak tüm meseleleri. Tam olarak bilmiyorum ya da belki hiç öğrenemedim bir takım tabulaşmış çizgileri.
İstediğimiz şeyler öyle durduk yere çıkmıyorlar yokuşlardan düzlüğe sanırım ya da çağırılınca gelmiyorlar yanına, elinde ödül mamasıyla beklesen dahi. Keşke sadece birileri belirsin diye bekleseydim kapının önünde, yüzüm sokağa dönük, normalden biraz daha yaş almış halde.
Bugün yapmam gereken hiçbir şeye gerekli özeni göstermedim. İki gün önce yapmam gereken önemli bir konuşmayı yapamadım. Yeteri kadar sarılmadım hayatım boyunca sevdiklerime. Salaklık. Oysa ki en korkutan şeylerden biri beni, birgün aradığım telefonların cevaplanmayacak olması. Hani, istenmediğimden, sevilmediğimden değil de, artık cevaplayacak kişilerin var oluşlarıyla ilgili bir kaygı bu.
Kişiselleştirmek istemiyorum herkesin başına gelme ihtimali olan olguları. Ben hiç öğrenemedim kabus gibi yakama tutunan düşünceleri kovalamayı. Ben hiç öğrenemedim, çıkarsız sevgilerin adam gibi hakkını vermeyi. Hiç öğrenemedim, kimden öğüt almalı, kimi olduğu gibi olduğu yerde bırakmalı.
Bazen amacını kaybediyor, erken uyanıp güne erken başlama heveslerim. Olduğumu düşündüğüm insan olamadığım gerçeği değil de belki de hiç olamayacağım gerçeği, okyanuslarla gökyüzünü ayıran çizgide bekliyor sanki.