
Sakinleştirip uyuttuğumuz evcil hayvanlar gibi ruhlarımız şimdi. Rüyalarında, aslında olduklarını bildiği şeyleri düşlüyorlar. Avcı toplumların, son anda dünyaya ayak basan bir tufan yüzünden, av durumuna düşmesi gibi. Yakalamak ve kaçmak aynı şey aslında ama kimse üzerinde düşünmeden geri geri saymaya öğrenemez. Sayıları aynı, sıraları aynı oysaki.
Yaşadığı anı büyük ölçekler üzerinden düşünenlerin problemidir hayattan keyif alamamak, demiştin bana. Gecenin ortasında özgür bırakılmış bir ruhun savaş çığlığı yankılanmıştı ormanların üzerinden. Atlantik’te yüzerken suyun sıcaklığını, dalgaların büyüklüğünü düşünmemiştim. Bu okyanuslar, demiştim, dünyanın her yerinde birbiriyle bağlantılı ve ben noktasal bir varoluşum herhangi bir kıyıda şimdi. Varlığım yok sayılabilir. Görmezden gelirsen karıncayı, yuvasının girişinde hem de, bir ruh yırtılabilir.
Cesur olmalı senin gibi konuşanlar, diyorsun. Ben tek bir kelimenin anlamıyla bile geceler boyunca sevişiyorum. Yazıp yazıp siliyorum ve ruhum burada deliriyor. Ava çıkmak her delikanlının harcı değil ve zaten ruhum o gecelerde sakinleştiricilerle uyuyor.
Sonra bir zaman geliyor, gökyüzünde kanlı ay, yeryüzünde ucubeler sirki oynuyor. Görmemek için tüm bu yaşananları, ruhum bir çıkmaz sokağın karanlığında geri geri saymayı öğreniyor.