
İki saat gözümü kapamak için geldim eve. Yolda çalışacağım artık plan bu hani.
Her şey aynı anda oluyor sanki: henüz çıkmadığım yolların yorgunluğu, bitmeyen işin stresi, o henüz geçmeyen ve genişlemeye başlayan sızı. Kızgınım sanırım. İş de, yol da bir yerde bitecek, bitmek zorunda. Hiç düşünmediğimiz şeyler içimize dert oluyor, zamanla.
Mesela şu an kendimi üzdüğümle mi kalmalıyım? Ya da koca bir şehri ateşe verip de mi kapılarını kapatmalıyım?
Kendini ifade edebilmenin yüzde kaçı cesaret mesela? Çıkıp karşısına konuşsam bir ara. Konuşabilirlik mesele değil burada; nereden başlanır ki lafa?
Kızgınım sanırım. Bu kadar her anında bulunup yetememişim gibi hissettirildiğim için en çok da. Hadi diyelim, ben gerçekten beceriksizdim. Zamanlamalarım bile beceriksizdi. Bir tek şey duysam keşke, olacağı varmıştı da olduramadığım. Bilmiyorum, hangi satır aralarını okuyamadım.
Çıkıp karşısına konuşsam, konuşabilsem keşke. Yalın, kurak ve mecazsız. Söylemek istediğim her şeyi söyleyebilsem mesela ve sonrası hiç umrumda olmasa. Kanım da yerde kalsa, büyüklük de onda kalsa…