
Sanki yine böyle günlerden birinde hastalanmışım da ateşten başı sonu belli olmayan sarmal rüyalara uyanmışım.
Gözümü açınca dünya hali, kapatınca bir üçgenin iç açıları. Daha önce yaşadığım tüm evler hatrıma düşüyor şimdi. Uzun bir koridor, eski sinema, her gün aynı repertuar, bar kavgalı sokak, oda gökyüzü, çam ormanı, pişmeyen fasulye, 13. kat, kısa dönem buhranı ve arka bahçe. Fotoğraf albümleri hep ilk evlerden çıkar mesela, sonralarda makineler bile rafa kalkar. Nostalji deyince kim yalnızca nahoş olayları hatırlar?
Teras katları yorgun şimdi tüm binaların. Bacalardan kaçan dumanlar üzgün. Özür dileyecek gibi bir bakışları var mahalle sakinlerinin. Birinin ismine özen göstersen irkiliyor hani ve ben sanki yine böyle günlerden birinde ateşlenmişim de doktora gidelim-gitmeyelim tartışması dönüyor üç aşağı beş yukarı.
Balkonlarda kurumuş çiçeklerin yüzyıllık saksıları, bilmiyorum kaç ağrı kesicinin etkisi bir dalgakırana denk geliyor. İç açılarını toplamaya çalışıyordum bir üçgenin, özür dileyecek gibi bir bakışları var mahalle sakinlerinin.