
Bir sözlüğe hiç duymadığı bir sözcüğü öğretebilmek ya da teselli etmek kanadı kırık bir kuşu, diğer uçamayan canlıları göstererek.
Kim karar veriyor, hangi ruhun bir diğerinden daha değerli olduğuna? Doğal olmayan yollarla seçilim gibi durabilmek sivri uçları göğe değen alplerin karşısında. Zaman, başımızı serin hayallere dayayıp gözlerimizi kapama zamanı mı? Zaman, görünmez kağnıların sırtlarına atlayıp Çin Seddi’ni aşma zamanı mı? İhtimallerin durmaksızın yorulduğu bir zihnin zindanındayım şimdi. Hangi olasılıksızlık durdurur peki bu yangınları?
Kendime iyi davranma sözü vermiştim uzun bir zaman önce. Ucuz kişisel gelişim kitaplarındaki gibi de değil hani. Daha gelişi güzel, daha tenha ve daha özenlice. Nereden başladığımı hatırlamıyorum bu hayata, o zaman tüm bunlar bir balinanın rüyası olabilir mi, diye sordum kendime. Soğuk, dipsiz ama yine de ev gibi hissettiren okyanusların içinde.
Diğer uçamayan canlıları işaret ederek teselli edecektim kendimi. Sonra birden fark ettim: Aynalar sır tutmayı bilmiyor bizim düşündüğümüz şekilde ve bizim düşündüğümüz gibi.