
Neyin ne kadarını saklamak gerekiyor? Anılar şimdi, hislere göre etiketlenip kavanozlanmış bir halde bekliyor, soğuk, kuru bir kilerde.
Uzun ve samimi yazan insanları bu yüzden tek kelimelik aforizmalarla yetinen insanlara tercih ediyorum sanırım. Çünkü yaşanmışlıklar kavanoz dolusu cam kırığı, kavanoz dolusu kara kabuslar ve yine kavanoz dolusu ilkler – sonlar. Bir insan diğeriyle hiçbir zaman tek kelimeyle tanışamaz. İsmi olmayan bir şehirde yaşayamaz. Kimse yerine, yerini doldurabilecek birini bırakamaz.
Bugün kilere mutlu bir anımı bulmak için girdim. Hep mi bu kadar pasifti agresifliklerimiz? Anılar da bozuluyor. Anılar, kapaklarını bir daha açmamak uğruna sımsıkı kapatsanız bile küflenebiliyorlar. Hep mi bu kadar ucuzdu, özel ve dokunulmaz sandığımız kişisel hazlar? Ben istemesem bile, başka türlü kanıtlayamıyorum yaşadığımı. Anılarıyla yaşayan insanlar ne kadar yaşamıştan sayılıyorlar hem?
Bir bir bırakasım var şimdi tüm kavanozları en yüksek gökdelenlerin tepesinden. Gün ağarırken üzerine bol mezeli rakı masası, artık ne kalmışsa ondan sonra içilecek uğruna.