
Dokunduğun yerleri alevler izliyor. Su gibi ruhun, aktığı yeri delip geçiyor. Bir yerlerde bir uçağı kaçırıyorum mesela, aklıma sen geliyorsun. Sanki benden kaçan her şey sana gidiyor.
Aklım değiyor bakışlarına. Bazen zaman gerçekten bir kelime, iki hece ve bazen zaman, derme çatma evlerin arasından sana çıkan bir kestirme. Neden yakışıyor mesela geceler sana? Benim için bir şey yap istiyorum. Ne olduğu o kadar fark etmiyor ki. Günün en tutarsız zamanında, beni düşündüğünü anlayıp mutlu olabileyim. İnsanı böyle süzgeçten geçiriyorsun. Sanki benden arta kalan her şey seni bekliyor.
Dokunduğun her yer alev alıyor. Bazıları kasırga diyor buna, bazıları kara büyü. Ardından küçük Roma denilen şehri terk ediyor gülüşlerin. Şöyle söyleyeyim, gün batımında mı beklerdin beni, yoksa bir sabahın ilk ışıklarında mı? Sanki bütün rakamlar uğursuz senin yanında. Sanki benden dökülen her şey seninle tamamlanıyor.
Hangi ruh kendi söküğünü onarabilir ki? Hangi şehir kapılarını sonuna kadar açabilir ya da? Susup kalıyorsun bazen sanki söyleyemediğim her şey sende başlıyor.