
Aynı anda kaç farklı şeyi düşünebileceğinin deneyi gibi üzerimde yapılan. Yeni doğan ve en sağlıklı panik ataklara kovan bedenim.
Keşkelerimden gemi yapıp yüzdükleri sularda batışlarını izliyorum bir yandan. Diğer yandan her şey kontrol altındaymış gibi güneşe dikiyorum bakışlarımı. Mesela evdeki tüm muslukları açsam, kocaman bir yüzme havuzu elde eder miydim? Kaç kitap eskittim, korkularımı yerin yedi kat altına gömerken?
Yağmur duasına çıkan kabileler, güneş dansı yapan yerlilere karşı savaş açmış. Eğer bilselerdi hiçbir şey üzerinde kontrolleri olmadığını, yine de isim koyarlar mıydı çocuklarına? Ya da otururlar mıydı çaresizliklerinden kaldırım kenarlarına?
Sahip çıkamıyorum aklıma. Bazen bir tuzluk olsaydım bile diyorum. İçimde yüzyıllık minerallerin tortuları, aslında bir kayadan geliyordum dünyaya. Tüm gezegen, geceden kalmış bir masa ve her şey yaşanmış ya da yaşanmakta.
Ve bir tuzluk. Herkesten yaşlı kimyasıyla oturuyor o masada.