
Birini sesinden tanımanın yaratığı sızıyı tarif etmek istedim. Ben aynı evrenin içinde birbiri ardına üç ruh tamircisi değiştirdim.
Bir priz kısa devre yapmış, bir sigorta takılı kalmış ya da ütüyü açık unutmuşsun da evini alevler sarmış gecenin ortasında. Güç bela atmışsın kendini dışarıya, sesin fotoğrafında asılı, fotoğrafın başucundaki çekmecenin en dip köşesinde yanan evde kalmış. İçeride kim kalmış ya da kim kalmamış? Uzaktan izleyenler külleri kar sanmış.
Sesini yanışıyla ruhumun tarif etmek istedim. Ben aynı gecenin içinde üç farklı kabus değiştirdim.
Kendini benim yerime koyar mıydın, bilerek ve isteyerek? Sorar mıydın, insanların birbirlerini eleştirmelerindeki amacı? Yine ve yine. Mesela, sesimden tanır mıydın beni? Üzer miydi bu seni?
Hayat bu yüzden ilginç sanırım. Bilmek istediğimiz çok şey var ama bilmenin hiçbir şeye faydası yok hani. O yangının yaşandığı arazi şimdi eski bir mezarlığa ev sahipliği yapıyor. Sesinden tanıyorum seni, o mezarlık tütüyor.