
Hani bazen hayatımızdaki biri(!?) çok güzel yazar da birgün bizi de yazsın isteriz.
Odaya bir doktor girer sonra telaşlı bir şekilde, bizi gösterir işaret parmağıyla, “Durumu vahim ey ahali” der, “Bu şahıs nefretinden besleniyor”.
Bazen mekanı geniş göstermek için aynalar koyarlar dört bir yana da mekanı geniş göreceğiz derken ne kadar daraldığımızı ve orada öylece yaşamak zorunda olduğumuzu keşfederiz sonra.
Benim hakkımda yaz istiyorum en çok da bu yüzden sanırım. Seni nasıl üzdüğümü, nasıl da hayal kırıklığına uğrattığımı, düşündüğün gibi biri olmadığımı anlat. Ben de doktorlarla yüzleşip kendi bencilliğimden, beni unutamamış olmanın sevinciyle nasıl beslendiğimi anlatayım. Kendimi savunmam bile gerekmesin hani, bir aynaya sığınayım.
Eğer mutlu edecekse bu seni, kimse aslında düşündüğü gibi biri değil ve kimse aynada fotoğraflardaki gibi gülümseyemiyor. Doktorlarsa kaynağını değil, yalnızca sorunu biliyor.
Benim için yaz demiyorum illaki ama ne bileyim işte, unutma beni.