
Kimin yarasının daha çok kaşındığı üzerine yapılan bir kavgaydı bu. Oysaki manasızdı. Hemşireler parmaklarını dudaklarına götürmekle meşgul olmasalardı, belki de bizi uyarırlardı. Çünkü bu yalnızca iyileşmeye başlayan yaraların kendilerini affettirme çabasıydı.
Belki de bu yüzden kaybedecek bir şeyi olmayan birine korkularını anlatamazsın. Kimleri daha önce sanki bir daha hiç varolmayacak gibi sevmiştin, hatırlayamazsın.
Mesela her deniz kabuğu zamanında kaşınan bir yaranın anıtı mıdır? Mesela tüm o okyanuslar, canı yanmış kişilerin gözyaşları mıdır? Bir duraksama anı, bir ağrı göğsümden boğazıma doğru. Tam da ruh tamircimin tanımlamamı istediği türden hani. Tarifini bilmediğimiz her bir duygu, yemek, yol bir gün kıyılara vurmuş yosunların altından çıkar mı?
Bu yüzden kaybedecek bir şeyi olmayanlara imrenişim, sanırım. Onlar dünya donanmalarının sahibi, ben atılan her bir demirle okyanusun teninde açılan yaraların izi.